Ana içeriğe atla

Geleceğin Bilim İnsanına Meslek Önerisi - Dijital Arkeoloji

Geçenlerde Hürrriyet gazetesinde hafif asparagas kokan bir habere denk geldim. Haberin kendisi de özetti gerçi, yine de özetle şöyle diyordu. Facebook'un kurucusu ve sahibi Mark Zuckerberg'e ait olduğuna inanılan 1990'lardan kalma bir web sayfası bulundu. Sitenin Facebook'un ilk versiyonu olduğuna inanılıyor. Mark Zuckerberg'in 15 yaşında yapmış olabileceği sayfada sitenin yayımcısı imza olarak Mike ismini kullanmış, vs. vs.

Bu haberi okur okumaz bana bir aydınlanma geldi. Evet dedim kendi kendime işte budur yaa "Dijital Arkeoloji, Dijital Arkeolog, geleceğin mesleği bu olmalı" Önce Google'da ufak bir araştırma yaptım acaba bu mesleği icra etmeye başlayanlar var mı diye pek fazla ortalıkta görünmüyordu. Bu arada arkeolojiyi ingilizce yazmayı bilmediğimi farkettim. Siz de deneyin ilk seferde doğru yazabilene güzel bir hediyem olacak.  Neyse lafı çok uzatmadan Dijtal Arkeoloji mesleğinin inceliklerine girelim.




Belki farkında değilsiniz ama bireysel olarak attığımız her adımın, merak ettiğimiz her konunun, hayatımızdaki her önemli dönemin dijital bir iz bırakttığı bir dönemin içine çoktan girdik. İnsanlar, yedikleri yemeklerin, kedilerinin, köpeklerinin, siyasi fikirlerinin, özlemlerinin, tutkularının, meraklarının dijital izlerini facebook'ta, google'da, internet servis sağlayıcılarının devletle paylaşmak zorunda oldukları loglama sunucularında, devletlerin elektronik izleme sistemlerinde, bir çok yerde bırakıyorlar.  Hatta facebook kullanıcıları  sosyologlar tarafından kendi aralarında teşhirciler ve röntgenciler diye ikiye ana kategoriye ayrılmış durumda. Teşhirciler hayatlarının en anlamsız anlarını bile web 2.0 sitelerinde meydana sererlerken, röntgenciler de ısrarla paylaşılan içeriğin altına, canım harikasınız ikinizi de öpüyorum nidaları ile desteklerini koyuyorlar. Facebook'ta hiç bir içeriğin altına yorum yazmamasına karşın her 15 dakikada bir elindeki akıllı telefonla önce maillerini, sonra facebook friend'lerini ve en sonunda tweet'lerini takip edip ismini bile hatırlamadığı insanların hayatlarını kendisinin bile farkında olmadığı anlamsız bir bağımlılıkla takip eden kesim ise en sessiz ve büyük çoğunluğu oluşturuyor. Bir de benim facebook hesabım yok deyip, eşinin facebook hesabından ortamı kolaçan edip yirmi senedir görmediği lise arkadaşlarını arayanlar var ama onlara bu yazıda girersek çıkamayız.

İşte tam bu noktada benim kafamı uzunca bir süredir meşgul eden soru gündeme geliyordu. Ünlülerin ünsüzlerin, taraftar gruplarının, seçmen kitlelerinin, tarikatların, nihilistlerin, milletlerin, bireylerin yaptıkları, hissettikleri ve yöneldikleri herşeyin bu kadar kayıt altında olduğu bir döneme girmiş isek şayet, bundan sonra tarihçilerin borusu rafa mı kalkacaktı ? Allah'tan Hürriyet'in yazının girişinde paylaştığım haberine denk geldim de aklım başıma geldi. Tabii ki hayır.

Şimdi biraz füturizm yapalım ve bundan 5000 yıl sonrasını yani tam 7013 yılını hayal etmeye çalışalım. Hepimizin yerinde yeller eserken, yeni nesiller bizim 5000 yılında yaşayanlara rahmet okuyup devam ettiğimiz gibi çok da güzel hayatlarını sürdürmeye devam edecekler. Yanlız muhtemelen aramızda oldukça fark olacak. Birincisi biz o yıllara ait bilgileri, ilk elden devletin ürettiği tarih kitaplarından elde etmiştik. 5000 yıl sonrasında devletin tarih işini manuple etmekten yani resmi tarih söylemini yönetmekten vaz geçeceğini zannetmemekle beraber bu işi bizim usul lise 1 tarih kitaplarından öğrenceklerini beklemek saflık olur. Gelecekteki beyinlerin yönetmek zorunda kalacakları bilgi miktarının devasalığı düşünüldüğünde de statik kitap sayfaları hiç değilse zaman anlamından inanılmaz atıl ve lüks kalacaktır. Dolayısı ile son yıllarda deneyimlemekte olduğumuz gibi gelecektede de tarihle ilgili bütün verilerin, dijital medya üzerinden sayısız kaynak tarafından ulaştırılacağını beklemek yerinde olur.

Peki ister bundan 500 ister 5000 sene sonrasını hayal edin. O dönemden bu döneme bakıldığında insanlar geçmişte neler olduğunu anlamak için nasıl bir araştırma yapmak zorundalar sizce. İnsanlar artık birbilerine mektup yazmıyorlar. Devlet arşivlerindeki dosyaların eski usul kağıtlarda saklandığını hiç zannetmiyorum. Hepsinin dijital ortamlarda milli kripto teknolojileri ile bir güzel karıştırılıp saklanmış olduğunu var sayıyorum. Yazılı basın zaten dijital. Görsel basın deseniz bir şekilde kitlelerin ilgisini çeken yayınların tamamı youtube sayesinde cloud'a aktarılmış durumda.  Yani internet devlerinden biri hayrına çıksa da, ben public internet'i dijital ortama aldım, girin arayın ne isterseniz dese geleceğin tarihçileri rahat rahat olaylara ışık tutabilirler mi sizce ? Asla ve katta bu sorunun cevabı evet olamaz. Bunun birinci nedeni, topluma ve dünya tarihine yön veren olayların, topluma lanse edilmiş versiyonu ile gerçeği arasında her zaman derin ve bilinmeyen bir fark vardır. Bir tarihçinin görevi de zamanın derinliklerinde kalmış bir gerçeği tüm gerçekliği ile ortaya çıkarmaktır.

Şimdi konuya bir çağ öncesinden yaklaşalım. Hani bir çoğunuz şu geyiği dumuşsunuzdur. "İkinci dünya savaşındaki telsiz sinyalleri halen uzayın derinliklerinde ilerlemeye devam ediyor. Biri çıkıp bu sinyalleri yakalasa, Hitler'in gizli konuşmalarını duyabiliriz" Aslında bu geyik diğer bir çok geyik gibi insanın kulağına teorik olarak doğru gelse de henüz bu kuramın bilinen bir faydasını göremedik, radyo dalgalarını elimizden kaçırdık. Halbuki bizim çağımız için bu durum böyle mi ? Bastığımız her tuş, ağzımızdan çıkan her ses, yaptığımız her işlem, birler ve sıfırlara çevrilerek bir yerlerde loglanıyor.

O halde, yine bir simulasyon yapalım. Bundan 5000 yıl sonra bir başbakanın hayatını araştıran bir tarihçiyi hayal edin. Bir düşünün bir kere sağlam bir araştırma yapabilmek için neleri araştırmalı ?

1. Hangi cep telefonunu kullanıyordu.
2. Hangi operatörden hangi hatları ya da kişisel haberleşmesi için hangi metodları kullanıyordu.
3. O operatörler o dönemde sinyalleşme ve içerik bilgisini hangi sistem üzerinde hangi formatta saklıyorlarlardı, ne şekilde kriptoluyorlardı ?
4. Kimlerle görüşmüş, bu kayıtları bulmanın, encode etmenin yolları nedir ? Örneğin firma back up'larını tape'e çıkıyorsa, 5000 yıl öncesinden kalmış bir tape'i hangi aletle okursun, içindeki datayı nasıl açarsın ? Back up yazılımını yazan firma 490 yıl önce kapanıp gitmişse aynı yazılımı nereden bulursun ?
5. İstemeyerek bırakmış olduğu dijital izler nelerdir, nerede bulunur, nasıl okunur ?
6. Blackberry messenger'dan kimlere mesaj atmış, facetime'la kimlerle konuşmuş, facebook'dan kimin profiline çaktırmadan bakmış, ?
7. En önemlisi bu insan nelere meraklıymış, yanlız kaldığında google'dan ne aramış,  ne oynamış, karşısına hangi veri hangi algoritmanın sonucu olarak gelmiş,?
8. Aldığı önemli bir karar neticesinde sosyal medyada nasıl bir devinim olmuş ?
9. Kendisi ile ilgili hiç bir zaman gün ışına çıkmamış yasadışı dinlemeler varmıymış, bunlar 5000 yıl sonrasında bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor olabilir miymiş ?


diye liste uzar gider.

Dilerseniz gelin beraber  gelecekte bizim bugün bilemediğimiz bir çok gerçeği aydınlatacak bu sevgili dostlarımız için beraber iş ilanı hazırlayalım da aç açıkta kalmasınlar.

"Universitemizin tarih araştırmaları çalışmalarında görevlendirilmek üzere, PreFacebook döneminden kalma kitlesel iletişim metodlarında uzmanlamış, dönemde kullanılan, her türlü, twitter, RIM (blackberr) messenger, SMS; MMS; facetime, gibi kişisel mesajlaşmaya olanak tanıyan uygulama kayıtları üzerinde data mining yapma tecrübesi olan, ,1GByte'a kadar kritpo key kırma lisansı olan, ilgili dönemden kalan cloud sistemleri kalıntılarına meraklı ve restorasyon tecrübesine sahip, ortadoğuda kurulmuş devletlerin iletişim takip sistemleri konusunda uzmanlaşmış, dijital arkeolog aranıyor."

Ülkemizin yetiştirdiği en büyük Arkeolog'lardan biri olan ve Anadolu Medeniyetleri İsimli kitabını hayranlıkla okuduğum rahmetli Ord.Prof. Ekrem Akurgal'ın arkeoloji anlayışı bu olmasa da geleceğin Ekrem Akurgal'ları, büyük bir tutku ile kendilerine bir önceki kuşaklardan kalan dijital haraberlerin keşfedip, bu anlamsız yığınları anlamdırmaya ömürlerini adayacaklar.

Buraya da yazıyorum :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atasözü Atanındır

Atasözlerini modernleştirip çağa uydurmanın vaktinin geldiği ve bizim de her canlı gibi kaçınılmaz olarak imamın kayığına binip eninde sonunda ata olacağımız gerçeğinden yola çıkarak ben kendi adıma kolları sıvıyor ve gelecek kuşaklara halis muhlis organik atasözlerimi bırakmaya başlıyorum.  Umarım bu uğraşı Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi macerası ile aynı kaderi paylaşmaz.  Niyetim Türkçe'nin her harfi ile başlayan en az bir giriş yapabilmek. Kimsenin duymadığı, bilmediği, mürekkebi kurumamış atasözleri ve özlü sözler arıyorsanız, doğru yerdesiniz, takip etmeye devam edin.  A. Ağlamayacağın cenazede güneş gözlüğü takma.  Anlamı: Girdiğin topluluklarda sırf şekil olsun diye gereksiz tavırlar içine girme, inandırıcılığını kaybeder, kendini görgüsüz ve  içi dışı bir olmayan insan yerine düşürürsün. Kullanım şekli ve dozajı: Gerekli gereksiz şekle girmeye bayılan eş dost akraba üzerinde yeri geldiğinde tek doz kullanın, baktınız tınlamıyor, tedaviyi ve yüz göz

Başsağlığı Dilerken Dikkat Etmeniz Gereken 10 Temel Kural

Bu sayfaya yolunuz bir şekilde düştüyse, çok büyük bir ihtimalle baş sağlığı dilemeniz gerekiyor, bu konuyla ilgili kafanız karışık ve yardıma ihtiyacınız var. Beklentinizi karşılar mı bilmem ama aşağıda bu tip durumlarda takip etmeniz gereken temel kuralları listeledim. Bir.   Sakın gaza gelip hiç bir zaman yerine getirmeyeceğiniz vaatlerde bulunmayın.   İnsanlar ne kadar yıkılmış görünseler de, cenazeleri sırasında kendilerine söylenenleri kolay kolay unutmazlar. Yoksa anı kurtarmak için insanları en zayıf oldukları anlarda kandırmaya çalışan bir hödük resmi verirsiniz. Örnek vermek gerekirse "Abi cenaze ne zaman, ona göre ben de geleceğim .." "Evladım sen hiç merak etme artık bizim çocuğumuzsun" "Akşam gelemiyorum, 40'ına kesin gelirim" gibi aslında yerine getirmeyeceğinizi bildiğiniz sırf o an için söylenmesi en kolayı olduğu için sarf edilen vaatlerden uzak durun.  İlla ki karşınızdakine kendinizden birşeyler teklif etmek istiyorsanız, o zam

Finalinde Ters Köşe Yapan En İyi 10 Film

Lafı hiç uzatmadan bazıları çok acımasızca, bazıları da çok zekice şaşırtan ve finalinde izleyici ters köşe yapıp şaşırtan harika filmler, buyurun buradan izleyin. 1. Old Boy   Büyük üstad Park Chan-wook'un sınırları zorlayan eseri. Ben sinemada her şeyi izlerim rahatsız olmam diyenler önden buyursun, ufak bir not, yönetmen kızına ne iş yaptığını çektiği bu filmle anlatamayacağı için I'm a robot but it's OK isimli geyik filmi çevirmek zorunda kalmış.  Old Boy  IMDB puanı 8.4 (180 bin oy) 2.  Incendies .   Eğer Türkçe isimiyle İ çimdeki Yangın'ı henüz izlemediyseniz burnumuzun dibindeki Lübnan'daki insanların kendi komşularının elinden neler çektiğine dair bir fikriniz yok demektir. Film baştan aşağı bir tarih ve insanlık dersi veriyor. Filmin sonu ise izleyicinin yanağı ve kulağını kavrayacak kocaman bir el tarafından sağlam bir tokat yapıştırıyor, siz daha tokatın nereden geldiğini anlamadan da bir güzel tükürüyor, siz de gördükleriniz karşısında ağzı