Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Düğün Dili

Düğünlere davet hadisesinin çevresinde gelişen olaylar uzun zamandır zihmini kurcalıyordu. Çakma bir antropolog olarak konu üzerine biraz kafa yorunca anladım ki, insan denen yaratığın, söz dili, ses dili, beden dilinden sonra çok önemli bir dili  daha var. " Düğün dili" . Bu kavramı zihnimizde oturtmadan önce biz  home erectus'ların karşı tarafla iletişim halindeyken kullandığımız dilleri hep beraber hatırlayalım isterseniz. Bir. Söz dili. Tamamen kullandığımız kelimelerin, cümlelerin sözlükteki anlamlarıdır. İletişimde tek başına hiç bir anlam ifade etmez. İki. Ses dili. Sesimizin tonatilesinden oluşur. Aynı şeyi farklı tonatiletelerde söyleyerek tamamen farkı anlam yükleriz, genel kanının aksine söz dilinden çok daha önemlidir. Karşınızdaki insana ses dilinizi değiştirerek bire bir aynı kelimelerle kullanarak küfür de, iltifat da edebilirsiniz.  Üç. Beden dili. Çoğu insanın saklayamadığı ruh halini, ortamdaki güven durumunu, konuyla ilgisini, neyin peşinde

Bir Milletin İnanılmaz "Sıç"raması - Japon'ların Tuvalet Evrimi

Türkçe ve Japonca'nın aynı dil ailesinden geldiğini ilk farkettiğimde (her iki dil de dünyadaki ender aglunative dillerden) ciddi anlamda şaşırmış, önce kendime bu cahilliğimden ötürü kızmış, sonra da bu harika birlikteliğin altından çıkacak müthiş bilgilerin kokusunu alarak olayı derinlemesine araştırma ihtiyacı duymuştum. Aldığım kokuların beni birazdan anlatacağım konulara sinsice çektiğini bilmiyordum, yanılmışım. İlkin  Türk'ler ve Japon'ların arasında ciddi anlamda benzerlikler olduğunu farketmeye başladım.  Sonra işi biraz daha derinleştirince esasında hem Japon'ların hem Kore'lilerin (ki onların dili de aglunative) hem de Türk'lerin Cengiz Han'ın soyunun sağa sola yayılmış parçaları olup olmadığını ölesiye tartışan ve birbirlerinin tezlerini çürütmeye çalışan bir yığın yazıyla karşılaştım. Ancak beni Türk'lerle Japon'ların eş soydan gelmiş olmalarına en fazla şüphe ettiren Letter From Iwo Jima filmi oldu. F ilmde  köylerinden kopartılıp sava

Boeing 727'yi Kaçırdıktan Sonra 200.000 Dolarla Paraşütle Atlayıp Sırra Kadem Basan Adam

Evet böyle biri var. Hatta hikayesi şöyle. 1971 yılının 24 Kasım günü, yani şükran günü, Portland'da kendini Dan Cooper olarak tanımlayan bir adam, Portland'dan Seatle'a gitmek için Northwest Orient hava yollarından bilet alır.  Sefere koyulan Boeing 727-100 tipi uçağın 18C numaralı kolduğuna oturur. Görgü tanıklarının beyanına göre 40 yaşlarının ortalarında, siyah yağmurluk giyen, ütülü beyaz gömleğinin üzerine kravat takmış, hatta kravatına da bir iğne iliştirmiş efendi görünümlü bir beydir. Uçak havalandıktan sonra elindeki notu hostese uzatır. Hostes kendisine asılan yeni bir çapkının telefon numarası diyerek kendisine uzatılan kağıtla ilgilenmez, bunun üzerine Cooper hostese yaklaşarak, "Nota baksanız iyi olur, üzerimde bomba var" diye fısıldar. Not büyük harflerle şu şekilde yazılmıştır "ÇANTAMDA BOMBA VAR, GEREKİRSE KULLANIRIM. YANIMDA OTURMANI İSTİYORUM. KAÇIRILDINIZ" Hostes aldığı eğitime uyarak hava korsanının istediğini

Çok Dillendirilmeyen Tarihi Gerçekler Serisi - 1

Türkiye'nin 2. Dünya Savaşında Almanlara Krom İhraç Ederek Parayı Kırıp, Paçayı Kurtarma Hadisesi İkinci Dünya Savaşı sırasındaki performansımız tarih kitaplarında yeni nesillere anlatılmak için çok epik hikayeler barındırmadığından olsa gerek, resmi tarih kitaplarında çok yüzeysel işlenir. Bende lise yıllarımdan kalan naçizane bilgi, WWII sırasında ekmeğin karneyle verildiği, İnönü'nün Churchill'i bir trende ikna etmesi sayesinde savaşa girmemiş olmamızdan öte değildir. Bir de ne zaman 2. dünya savaşı ve Türkiye konusu açılırsa, bu tren hadisesinin İnönü'nün kafasındaki tilkilerin birbirlerine kuyruklarını bile değdirmeden gezebildikleri dair en büyük kanıt olduğu ısrarla biraz daha yaşlı kesim tarafından iddia edilirdi. Geçtiğimiz yıllarda nereden denk geldiğimi hatırlamadığım bir makalede okuduklarım uzun zamandır aklımı kurcalıyordu. Türkiye 2. Dünya Savaşında Alman'lara yardım etmeseydi  ne değişirdi ? Türkiye 2. Dünya Savaşında Almanlara yardım m

Mobil Haberleşmenin Önlenmeye Çalışılan Yükselişi

Türkiye cep telefonu ile ilk kez 1990'ların ilk devresinin bitmesine bir sene kalmışken tanıştı. Temsil ettiği grubun büyüklüğü nedeniyle ülkemizdeki diğer CIO'lar arasında "primus inter pares" payesini rahatlıkla verebileceğimiz meşhur bir CIO'muz fırsatını buldukça ilk cep telefonunu ülkemize geldiğini duyar duymaz koşturarak satın aldığını ancak evine gittiği zaman sinyal minyal alamadığını, uzun uğraşlar sonucu o dönemde sadece Mecidiyeköy'de cep telefonu sinyali olduğunu öğrendiğini fırsatını bulduğunda onu edilgen bir saygıyla dinleyen kalabalığa ballandıra ballandıra anlatır. 1980'lere kadar doğmuş kuşağın hepsinin bir cep telefonu ile tanışma hikayesi, bir de cep telefonu teknolojilerinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini idrak etme tecrübesi mutlaka vardır. Rahmetli Özal'ın ülkeyi Avrupa'nın en iyi sabit telefon alt yapısına kavuşturmasının hemen sonrasına denk gelen o dönemde milletçe mobil haberleşeme ile tanışmamız dünya ile eş zama

Finalinde Ters Köşe Yapan En İyi 10 Film

Lafı hiç uzatmadan bazıları çok acımasızca, bazıları da çok zekice şaşırtan ve finalinde izleyici ters köşe yapıp şaşırtan harika filmler, buyurun buradan izleyin. 1. Old Boy   Büyük üstad Park Chan-wook'un sınırları zorlayan eseri. Ben sinemada her şeyi izlerim rahatsız olmam diyenler önden buyursun, ufak bir not, yönetmen kızına ne iş yaptığını çektiği bu filmle anlatamayacağı için I'm a robot but it's OK isimli geyik filmi çevirmek zorunda kalmış.  Old Boy  IMDB puanı 8.4 (180 bin oy) 2.  Incendies .   Eğer Türkçe isimiyle İ çimdeki Yangın'ı henüz izlemediyseniz burnumuzun dibindeki Lübnan'daki insanların kendi komşularının elinden neler çektiğine dair bir fikriniz yok demektir. Film baştan aşağı bir tarih ve insanlık dersi veriyor. Filmin sonu ise izleyicinin yanağı ve kulağını kavrayacak kocaman bir el tarafından sağlam bir tokat yapıştırıyor, siz daha tokatın nereden geldiğini anlamadan da bir güzel tükürüyor, siz de gördükleriniz karşısında ağzı

Teknik Arkadaşlar Bilir

Sizin hiç " teknik arkadaş " oldunuz mu ? Yani üçüncü bir şahıs sizinle ilgili bir hüküm kurarken ya da bir önermede bulunurken isminizi ya da kartvizitinizde yazan görevinizi kullanmak yerine sizden teknik arkadaş olarak bahsetti mi ? Cevabınız "Evet" ise bu yazı benden size ufak bir hediye olsun. Gelin isterseniz ilk iş hep birlikte “teknik” kelimesini etimolojik olarak inceleyelim. Teknik kelimesi teknoloji kelimesinden türetilmiştir. Teknoloji kelimesi ise bir çoğunuzun bildiği gibi yunanca tekno (sanat, yetenek, meleke) kelimesi ile logia (çalışması, yapılması) kelimesinin çiftleşmesi ile oluşmuştur. Son tahlilde herhangi bir işin ya da aletin üretilme ya da yapılma ilimi bilimi olarak ifade edilirse çok yanlış olmaz.  Tarih içinde Fransızlar teknik kelimesini teknoloji kelimesini evirerek elde etmişler ve  kelimeye “herhangi bir işin yapılması için gereken bilgi ve süreçler” anlamını yüklemişlerdir. Teknik dilimizde rahatlıkla ve hoyratça yerli ye