Ana içeriğe atla

Kayıtlar

sosyoloji etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

140 Milyon Dolarlık Dirsek Sizin Olsaydı Onu Öpebilir Miydiniz ?

Farkındaysanız yazının başlığı kendi içinde iki temel problemi içeriyor.  Birincisi, siz 140 Milyon dolarlık bir dirseğin sahibi olabilir misiniz ?  İkincisi kaç para edeceğinden bağımsız  dirseğinizi öpebilir misiniz ? Her 2 soru da size ilk bakışta deli saçması gibi gelebilir. Oysa ki bana 2 konu da uzun süredir oldukça ilginç geliyor. Öncelikle ikinci ve kolay olan sorudan başlayalım. Bir çok insan dirseğini öpemez.  Siz bu  gerçekten daha önce haberdar değilseniz ve bu yazıyı okurken bulunduğunuz ortam uygunsa çok büyük bir ihtimalle en az bir kez kendi dirseğinizi öpmeyi deneyecek, beceremeyince biraz da hile yaparak kendi dirseğinizi yalamaya bile yelteneceksiniz. Hatta bununla da yetinmeyeceksiniz daha sonra ki bir zamanda yakın çevrenizle dirseğinizi yalayabilir misin oyunu oynayıp, o sırada gaza gelip tekrar deneyeceksiniz. Merak etmeyin siz sonu hüsranla biteceği baştan belli olan bir anlık heyecanlar için kendisini yok yere küçük düşürecek tiplerden değilsiniz. Asıl

İçimizdeki Cinler ve Meslekleri

İzninizle, sosyolojinin son derece ciddi bir iş olduğunun ve bu konuda ahkam kesme işini bilim insanlarına bırakmanın doğrusu olacağının tamamen bilincinde olarak; kendi toplumum için naçizane bir tespitte bulunmak istiyorum. Biz Türk'lerin içinde, uyandırılıp içinde bulunduğu bünyenin kontrolünü ele geçirmek için sinsi sinsi bekleyen farklı mesleklerden bir çok cin yaşıyor.   Nereden çıktı şimdi bu saçmalık diyenler için, bu teoriyi hiç tanımadığım ya da çok iyi tanıdığım insanların belli durumlarda verdikleri saçma sapan tepkilere uzunca bir süre maruz kaldıktan sonra kendim geliştirdim.  İ çimize kaçmış farklı meslek gruplarından cinlerden kastım şu: " Türk toplumunu oluşturan bireylerin normal olarak nitelendirilen yani, normal gibi davranan, daha da net ifade etmek gerekirse psikiyatristlerin sırasıyla sosyopat, psikopat, nevrotik, psikotik gibi genel zihin bozuklukları terimleri ile  teşhis edilmemiş insanların çok büyük bir kısmında aşağıda detayları ile açıklayaca

Ereksiz Gereksiz Zevksiz Şeyler

Hayatta herşey gerekli değildir. Hatta bazı şeyler ultra gereksizdir. Japonlar bir gaz onu bunu icat edeyim derken saçma sapan birçok şey icat ettiklerinin farkına varıp, toplumu bu merakından alıkoyamayacakalarını anladıkları anda, bu işi bir milli sanat haline getirmeye karar vermişler ve " Chindogu " adını verdikleri Japon Gereksiz İcatlar Sanatını dünyaya hediye etmişlerdir.  Yazıyı okumaya devam ederken paragraf aralarında bu sanatın bence en nadide eserlerine göz atabilirsiniz. İhtiyaçlarımız bizi hayata bağlayan ve ekonomiyi canlı tutan  en önemli motivasyondur. Kimse, kafalarını isteklerini köreltmeye takmış Tibet'li rahiplerle  dolu bir toplumda ticaret yapmak istemez, bu ekonominin doğasına aykırıdır. Bireysel ya da toplumsal seviyede ihtiyaç kavramı ile ilgili kutsal kitaplar, insanın bitmek bilmeyen nefsinin nasıl kontrol altına alınması gerektiğiyle ilgili kurallar ve metodları yazmışlardır. Abraham Maslow gibi büyük düşünürler de ihtiyaçların hiyera

Düğün Dili

Düğünlere davet hadisesinin çevresinde gelişen olaylar uzun zamandır zihmini kurcalıyordu. Çakma bir antropolog olarak konu üzerine biraz kafa yorunca anladım ki, insan denen yaratığın, söz dili, ses dili, beden dilinden sonra çok önemli bir dili  daha var. " Düğün dili" . Bu kavramı zihnimizde oturtmadan önce biz  home erectus'ların karşı tarafla iletişim halindeyken kullandığımız dilleri hep beraber hatırlayalım isterseniz. Bir. Söz dili. Tamamen kullandığımız kelimelerin, cümlelerin sözlükteki anlamlarıdır. İletişimde tek başına hiç bir anlam ifade etmez. İki. Ses dili. Sesimizin tonatilesinden oluşur. Aynı şeyi farklı tonatiletelerde söyleyerek tamamen farkı anlam yükleriz, genel kanının aksine söz dilinden çok daha önemlidir. Karşınızdaki insana ses dilinizi değiştirerek bire bir aynı kelimelerle kullanarak küfür de, iltifat da edebilirsiniz.  Üç. Beden dili. Çoğu insanın saklayamadığı ruh halini, ortamdaki güven durumunu, konuyla ilgisini, neyin peşinde