Ana içeriğe atla

Ereksiz Gereksiz Zevksiz Şeyler

Hayatta herşey gerekli değildir. Hatta bazı şeyler ultra gereksizdir. Japonlar bir gaz onu bunu icat edeyim derken saçma sapan birçok şey icat ettiklerinin farkına varıp, toplumu bu merakından alıkoyamayacakalarını anladıkları anda, bu işi bir milli sanat haline getirmeye karar vermişler ve "Chindogu" adını verdikleri Japon Gereksiz İcatlar Sanatını dünyaya hediye etmişlerdir.  Yazıyı okumaya devam ederken paragraf aralarında bu sanatın bence en nadide eserlerine göz atabilirsiniz.


İhtiyaçlarımız bizi hayata bağlayan ve ekonomiyi canlı tutan en önemli motivasyondur. Kimse, kafalarını isteklerini köreltmeye takmış Tibet'li rahiplerle  dolu bir toplumda ticaret yapmak istemez, bu ekonominin doğasına aykırıdır. Bireysel ya da toplumsal seviyede ihtiyaç kavramı ile ilgili kutsal kitaplar, insanın bitmek bilmeyen nefsinin nasıl kontrol altına alınması gerektiğiyle ilgili kurallar ve metodları yazmışlardır. Abraham Maslow gibi büyük düşünürler de ihtiyaçların hiyerarşisinin modellenmesine kadar çok geniş bir külliyatı biz tüketim bağımlılarının okuyup anlaması için çoktan önümüze sermiş durumdadırlar ama ne fayda. Biz yine de sonsuz bir tüketim sarmalının içinde dönüp dururuz.  Buyurun size hepimizin evlerinde bulunup da ne işe yaradığı kimse tarafından görülmemiş objeler listesi,



Bir DVD kumandalarının üzerlerindeki angle tuşları. Yalvarırım bir kez bile işe yaradığını gören olduysa bana anlatsın. Gereksizlik katsayısı 100 üzerinden 100. Hatta bununla ilgili atasözü bile var. 

İki. Espresso makinelerindeki buharla süt köpürtme aparatları. Aldığı makinenin bu özelliğini 10'dan fazla kullanan varsa karşısında şapka çıkartırım, sen bir Cappucino canavarıymışsın be abi, kaç bar senin alet derim.

Üç. Balık şeklinde olup da mangalda balığı pişirmenin tek ve en müthiş yoluymuş gibi satılan ızgara teller olmak üzere, maşa, baca ve ızgara dışındaki her nevi barbekü aparatı. 

Dört. Cam-sil'den hallice, bilgisayar ekranlarını temizlemeye yarayan mavi solüsyonlar. Tamam hepiniz bir kez kullandınız, peki tam kullanacaktım, bittiğini farkettim, gidip almak zorunda kaldım yenisini diyeniniz var mı ?


Beş. 2000'lerin başında bir çılgınlık halinde evimize soktuğumuz ilk renkli printer'ların ne ulvi yaratıklar olduklarını ispatlamak için aldığımız, perfore ve glossy fotoğraf kağıtları. Umarım o günlerde bastığınız fotoğraflar zamanla bir güzel kuru patlıcan gibi renk değiştirdiği için çok üzülmemişsinizdir.

Altı. Beyaz spor ayakkabı boyaları. Ayakkabı denilen meretin beyaz olması zaten doğasına aykırıdır gerçeğinden yola çıkarsak, ilk alındıkları gündeki beyazlıklarını korumak için ekstra efor sarfetmenin anlamsızlığına ulaşmamız çok uzun sürmez diye düşünüyorum. Öyle değil mi ?

Yedi. Başta yumurta dilimleme aparatları olmak üzere, her türlü amorf yemek dilimleme aparatları.

Sekiz. Buz dolaplarımızın derin dondurucu bölümlerinin üzerine yerleştirilmiş hızlı dondurma ve tatil tuslari. "Hanım aman marketten geldim, super freeze tuşuna bas da deep freez'e yerleştirdiğimiz yiyecekler, avrupa standarlarında belirtilen zamanda -18 dereceye ulaşsın, yoksa bizden önce balıkçının 3 kere dondurup 4 kez çözdüğü çupralarda kabul edilebilir seviyeden daha fazla bakteri ürer maazallah"

Dokuz. Çam ağacı, köpek, kalp şeklindeki kek ve pasta kalıpları. İstisnasız her Türk evinde, mumların, güzel peçetelerin olduğu mutfak çekmecelerinde bulunur. Bir kez bile evin hanımı tarafından kullanıldığına şahit olan olmamıştır.

On. Araba müzik sistemlerinde, kaset zamanlarından kalan metal tuşundan başlamak kaydıyla, günümüzde, TA, RDS, AF gibi bilimum hiç bir işe yaramayan, yarasa da ülkemizde bir anlam ifade etmeyen her türlü oto-radyo fonksiyon tuşu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tamamen Irrasyonel Bir Konuda Doğruyu Bulan Adam - Victor Ganz a.k.a.Maldan Anlayan Adam

Karar vermek. İngilizcesi "decide". Latince "decidere" kökünden geliyor. Biraz daha incelerseniz  "de" ve "cedeare" birleşmesinden, yani fazlalıkları kesmek, ayıklamak anlamında olduğunu görebiliyorsunuz. Etimoloji bilimi her zamanki kadimliğiyle bize karar verme sanatının aslında, gereksizleri kesip atıp kendi doğrumuzu bulma işi olduğunu ne güzel açıklıyor.    Oysaki seçim yapmak insan beyni için en zor fonksiyonlardan biri.  Bundan sebep olsa gerek insan yavrusunu kötüye karşı iyiyi, hatalıya karşı doğruyu seçebilsin diye sistematik olarak eğitmeye öğretmeye çalışıp durur ama pek beceremez. Çünkü insanlarlar mantıklı karar veremezler. Nasıl ki burnumuzun dibindeki perspektifin varlığını kavrayıp kağıda yansıtabilmemiz için onbinlerce yıl perspektifsiz resim yapmışsak, günlük hayatta verdiğimiz kararların rasyonel temellere dayanmadığını anlamamız da epey vakit almıştır. Bu konuyu araştıran davranışsal ekonomi günümüzde hala elit üniversitelerd...

En İyi İkinci Dünya Savaşı Filmleri

İkinci dünya savaşı filmi izlemeyi sevmeyenimiz var mı ? Hepimizin kafadan ikinci dünya savaşı filmlerini sevmemizin sanırım en büyük nedeni , düşük bir bütçe, düdük bir ekip ve ekipmanla ikinci dünya savaşı filmi çekilmeyeceğini ve  kendisini baştan sona zengin bir dünyada bulacağını bilmemizdir. Ticari sinema izleyicisi olarak tanımlanan, " sinemayı düşünmekten ziyade düşünmemek için " kullanan kesim için bu tarzdaki filmlerin sonu zaten bellidir ve galibi baştan bilinen bir macerayı izlemeyi seçmek bile galipten taraf olarak ne doğru seçim yapabildiğini kendine kanıtlamaktır aslında.  " Savunma, Atak, Zafer, Çok Yaşa Amerika " döngüsünün dışında kalmayı becerebilmiş, tarihin bu en kanlı devrine damga vuranları kıyasıya eleştirmeyi beceren, bizi kendi içimizde derin bir sorguya sürüklemeyi başaran eserlerse genellikle sinema salonlarına ve televizyon kanallarına ulaşamadan birkaç festivalde boy gösterip ortadan kaybolurlar.  İnsanoğlunun bir yandan ikin...

Bir Milletin İnanılmaz "Sıç"raması - Japon'ların Tuvalet Evrimi

Türkçe ve Japonca'nın aynı dil ailesinden geldiğini ilk farkettiğimde (her iki dil de dünyadaki ender aglunative dillerden) ciddi anlamda şaşırmış, önce kendime bu cahilliğimden ötürü kızmış, sonra da bu harika birlikteliğin altından çıkacak müthiş bilgilerin kokusunu alarak olayı derinlemesine araştırma ihtiyacı duymuştum. Aldığım kokuların beni birazdan anlatacağım konulara sinsice çektiğini bilmiyordum, yanılmışım. İlkin  Türk'ler ve Japon'ların arasında ciddi anlamda benzerlikler olduğunu farketmeye başladım.  Sonra işi biraz daha derinleştirince esasında hem Japon'ların hem Kore'lilerin (ki onların dili de aglunative) hem de Türk'lerin Cengiz Han'ın soyunun sağa sola yayılmış parçaları olup olmadığını ölesiye tartışan ve birbirlerinin tezlerini çürütmeye çalışan bir yığın yazıyla karşılaştım. Ancak beni Türk'lerle Japon'ların eş soydan gelmiş olmalarına en fazla şüphe ettiren Letter From Iwo Jima filmi oldu. F ilmde  köylerinden kopartılıp sava...